10231,87%0,03
39,84% 0,04
46,96% 0,30
4271,43% 0,29
6811,60% 0,04
Modern çağda ikili ilişkilerin büyük bir kısmı, adeta bağ kurulamadan başlıyor ve aynı hızla son buluyor. Tahammülsüzlük ve kişisel önceliklerin ilişkiden öne geçirilmesi, dijital çağın getirdiği sürekli bağlantıya rağmen gerçek iletişimin kurulamaması yani iletişim çağında derin iletişimsizlik, empati eksikliği ve sabırsızlık ilişkileri yıpratan başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Acıbadem Kartal Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Aycan Koç “Günümüzde ne yazık ki ikili ilişkilerde her iki taraf da çoğunlukla yalnız hissediyor. İlişkilerde artık samimiyet değil, strateji belirleyici oluyor. İnsanlar birine yaklaşırken dahi “nasıl görünüyorum, yeterince ilgi çekiyor muyum, kaybedersem nasıl toparlarım?” gibi hesaplarla hareket ediyor. Öte yandan sosyal medyanın ikili ilişkilerdeki yıkıcı etkisi de göz ardı edilemez. Çünkü ilişkiler günümüzde artık sadece iki kişi arasında yaşanmıyor; görünürlük, beğeni ve onay arayışı da sürecin içine dahil olmuş durumda. Bir hikayede etiketlenmemek, birlikte çekilen fotoğrafın paylaşılmaması ya da geç gelen bir mesaj bile, ilişkinin kolaylıkla derinden sarsılmasına neden olabiliyor” diyor. Özellikle Z kuşağında bu durumun daha da belirgin olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Aycan Koç, günümüzde ikili ilişkileri tüketen 6 yaygın hatayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Birçok kişi rahatsızlığını dile getirirken, aslında karşısındakini yargılıyor. “Bu davranışın beni etkiledi” demek yerine “Sen zaten hep böylesin” cümleleriyle konuşmak, iletişimi çözüm değil, saldırı haline getiriyor. Uzman Klinik Psikolog Aycan Koç “Eleştiri, duygu temelli bir farkındalık içermediğinde savunmaya neden olur. Partnerini sürekli yetersiz gören bir yaklaşım, bir süre sonra ilişkiyi de değersizleştirir. İletişim; suçlamak değil, paylaşmaktır” diyor.
Susmak her zaman sakinlik değil, çoğu zaman uzaklaşmadır. “Konuşacak bir şeyim yok”, “Zaten anlamıyorsun”, “Ne fark edecek ki?” Bu tür cümlelerin ardında genellikle çözümden değil, kopuştan beslenen bir tavır yatar. Konuşulmayan her mesele, zamanla birikerek ilişkiyi sessizce tüketir. İlişkiler, duyguların dolaşıma girebildiği kadar yaşar.
Partnerini başkalarının yanında alaya almak, ima yollu eleştirmek ya da küçümsemek ilişkideki güven zeminini zedeler. Daha da yıpratıcı olan ise bu davranış sonrası gelen şu cümledir: “Çok alıngansın, şaka yaptım.” İlişkide yaşanan kırgınlık değil, o kırgınlığı dile getirince suçlanmak asıl yarayı oluşturur. Saygı, ilişkide sevgi kadar onarıcıdır.
“Beni böyle kabul et” cümlesi, çoğu zaman değişime dirençtir. Oysa ilişki, iki tarafın da birlikte gelişmesiyle güçlenir. Sabit kalan bir kimlik yapısı, zamanla ilişkiyi esnetilemeyen bir alana dönüştürür. Ve esnemeyen her yapı, ilk sarsıntıda kırılır.
“Ben söylemeden anlamalı”, “Seviyorsa hisseder” Bu tür düşünceler, duygusal beklentiyi romantize ederken iletişimi yok sayar. Oysa ifade edilmeyen her duygu, zamanla kırgınlığa dönüşür. İlişkiler, sezgilerle değil, açıklıkla güçlenir.
Uzman Klinik Psikolog Aycan Koç “Sosyal medya, yalnızca tanışmaları kolaylaştırmadı; bağ kurmanın değerini de azalttı. Artık biriyle sorun yaşandığında çözüm aramak yerine, “yerine koyulabilecek başka biri” fikri devreye giriyor. İlişkiler derinleşmeden tüketiliyor, bir ‘tıkanıklık’ anında vazgeçmek, beklemekten daha kolay geliyor. Çünkü dijital çağda herkes ulaşılabilir ama kimse vazgeçilmez değilmiş gibi bir algı hakim. Öte yandan, görünürlük ve beğenilme isteğinin ilişkilerin önüne geçmesiyle; bir hikayede etiketlenmemek, birlikte çekilen fotoğrafın paylaşılmaması ya da geç gelen bir mesaj bile, ilişkinin kolaylıkla derinden sarsılmasına neden olabiliyor. Oysa ilişki, dışarıdan nasıl göründüğünden çok, içeride nasıl hissedildiğiyle yaşanır. Bağ, beğeniyle değil, güvenle kurulur” diyor.